HİPNO-ENNEAGRAM EĞİTİMİ

Bilinçaltı Danışmanı, Meta-EFT Kurucusu, Önleyici Rehberlik Uzmanı, Mental Koç.

hipnoenneagram

Alışkanlıklarımız, bizi cezbeden davranış, konu ve olaylar bizi kendilerine o kadar bağlıyorlar ki, onlardan başka olayları fark edemediğimiz gibi, kendimizin başka yönlerini de fark edemeyecek duruma geliyoruz. İyi yönde veya olumsuz yönde bu eksikliği yaşıyor ve bu yüzden kişilik zaaflarına uğrayabiliyoruz.

Günlük meşgaleler, yoğunluklarımız, odak noktalarımız bizi alıyor ve öyle vadilere götürüyor ki, kendimize geldiğimizde “ben bu olamam” diyecek durumda buluyoruz kendimizi. “Hayır, ben bu insan olamam”. Peki ya ben kim olmalıyım? Veya, ben nasıl biri olmalıyım? Ya da benim potansiyelim nasıl biri olmama müsait? İşte bu sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Eğer kalıyorsak yine de şanslıyız. Zira bunu düşünmeden ve bilmeden göçüp giden birçok insan var. En azından sormak, sorabilmek güzel. Eğer birde iş işten geçmemişse işte o ballı kaymak.

İşte o zaman içinizdeki beni aramaya çıkacak hâlâ vaktinizin var olduğunu söylemek mümkün. “Bir ben var bende benden içeri” diyen büyük Yunus gibi içinizdeki bir başka benin varlığına uyanıp onu aramaya çıkmak büyük bir lütuf. Hele hele hâlâ vaktinizin olması büyük bir lütuf.

Hâlâ nefes almak arayışa çıkmak için yeterli bir sebeptir. Bazı şeyler aramakla bulunmaz ama aramazsan hiç bulunmaz. O halde aramak, bulma ümidiyle aramak lazımdır.

Bu arayış rastgele arayıştan öte, belirli bir bilgi dâhilinde ve belirli bir anlayışla olmalı ki sonuç alabilesiniz. Ne aradığınızı bilirseniz bulduğunuzun o olup olmadığını bilebilirsiniz. Bu bilgilerin belki başlangıç noktası kendini tanımak, kendini bilmektir. Ne demiş Sokrates “kendini bil”. Evet, “ ey insan kendini bil” diyoruz bizde. Zira kendini bilmeyen bilinmesi gerekli hiçbir önemli bilgiyi bilemez, değerlendiremez. O bilginin neresinde durması gerektiğini bilemez. Orada çok iğreti bir duruşu olur. Veya o bilgi onda çok iğreti durur. İşte bu noktada sahip olmamız gereken bilgiye veya bu yolda yararlanabileceğimiz bilgilerden birine biz Enneagram (Kişilik Tipleri) diyoruz.

İnsanların kişiliklerini temel ve genel özelliklere dayanılarak dokuza ayrıldığı bu sistemde amaç insanları alıp bir kalıba sokmaya çalışmak değil. Belki insanları bu sistemle buluşturulan bilgiler ışığında tanımak ve bu tanımayla onun derinliklerine inme fırsatı bulmak. Bu arada en önemlisi kendimizi dahi bu sistemle tanıyıp, bazı alışkanlık ve davranışlarımızın kaynağına inme fırsatını bularak, kendi derinliğimize inebilmek.

Bu sistem yani enneagram kişilikleri dokuz ana sınıfa ayırıyor. Ve buna göre genel anlamda sahip olunan özelliklerden bir tespit yapıyor. Aşağıda vereceğim kısa bilgilerin yanında çok çaplı bir bilgi içeren enneagramın tamamını buraya sığdırmak tabiî ki mümkün değil. Buradaki işimiz farkındalığımızı artırmak. Önemle ifade etmeliyim ki enneagram bir inanç tarzı değildir. Sadece bir araçtır. Kullanabileceklere ve kullanmayı arzu edenlere.

1– Birinci kişilik tipi olan Reformcu, ilkeli, amaç sahibi, kendi kendini kontrol edebilen ve mükemmeliyetçi kişilik grubunu içeriyor.

2– Yardımcı. Sitemkâr–Verici olarak da adlandırılan bu grup insanının özellikleri cömert, sevgisini ve ilgisini gösteren, insanları memnun etmeye çalışan ve sahiplenici bir yapıya sahip olmalarıdır.

3– Başarılı kişilik tipi. Bunların özelliği, uyum sağlayabilen, hırslı, imaj bilincine sahip ve kibirlilik olarak göze çarpıyor.

4– Sıradışı. Bu grupta yer alanlar ise ifade edici, romantik, çekingen, kolay kırılan veya sinirlenen bir yapıya sahiptir.

5– Araştırmacı (Gözlemci). Bu gruptakiler yenilikçi, entelektüel, duygusal anlamda uzak ve soğuk ve provoke edici özellikler sergilerler.

6– Sadık–Sorgulayıcı. Altıncı kategoriyi oluşturan bu kişilik tipinin özellikleri ise güvenilir, kendini adayan, savunmacı ve şüpheci bir yapıya sahip olmaları.

7– Ehl–i keyif. Anlık ve güdüleriyle hareket eden, çok yönlü, dikkati ve ilgisi çabuk dağılan ve aşırılıklara eğilimli yapıya sahip olanları temsil ediyor.

8– Lider (Reis veya meydan okuyucu). Kendinden emin, kararlı, baskınlık kurma eğilimleri ve çatışmacı yapıya sahip olmaları bunların özellikleri arasında yer alıyor.

9– Barışçı. Bunlar da insanların şüphe ve endişelerini gideren, kolay geçinilen, olayların ve çatışmaların dışında kalma eğiliminde olan ve bünyelerinde inatçı bir yapıyı barındıran özellikler sergiliyorlar.

Bu bilgiler sayesinde çevremizi ve kendimizi daha iyi tanıma imkânı bulmuş oluyoruz. Ve belki şunu fark ediyoruz. Yıllardır, belki çocukluğumuzdan bu yana oluşmuş karakterimiz bizim için zaaf noktaları içeriyor. Tabii ki bu da benliğimize yansıyor. Zira doğuştan gelen mizacımızla (huy) birleşen karakter bizim kişiliğimizi oluşturuyor. Kısaca bir formül olarak izah etmek gerekirse, mizaç(huy)+karakter=kişilik diyebiliriz.

Mizaç bizim doğuştan getirdiğimiz özelliklerimiz olduğuna göre ona yapacak bir şey yok. Ancak onun üzerine bina edilen karakter bizim için çok önemli. Onun nasıl olgunlaştırıldığı çok önemli. Karakter sonradan içinde bulunduğumuz ortamlardan etkilenerek mizaç üzerine geçirdiğimiz davranış tarzları olarak karşımıza çıkıyor. Çeşitli sebeplerle edindiğimiz bu tavır ve davranışlar zamanla bilinçaltı oluyor ve refleks halini alıyor. Ve biz artık düşünmeden öyle hareket eder hale geliyoruz. Aslında şu anda anlam veremediğimiz bir çok alışkanlıklarımızın bile bir anlamı var aslında. Hepsi bilinçaltında şifreleniyor ve zamanı geldikçe kullanılır oluyor. Bunları beğensek de beğenmesek de durum bu. O halde bilinçaltına inip orada biraz çalışmak gerekiyor.

Kişiliğimizin oluşumunda tıkanıklık oluşturmuş veya normal yaşamımıza çok ciddi tesir eden tıkayıcıları temizlemek, yani hayatımızın enerji kanallarını temizlemek için orijinal şifrenin gizli olduğu bilinçaltına müracaat ediyoruz. Zira her hareketin, tavrın, davranışın gerçek sebepleri orada gizli. Onları ancak oradan değiştirebiliriz.

Hatta bazen bu tıkanıklık sahip olduğunuz en güçlü yönünüzden bile kaynaklanabilir. Mesela disiplin bizim en güçlü yönümüzken, aşırı disiplinle hem kendimize hem çevremize zindan bir dünya oluşturabiliriz. Başarılı olmak en güçlü yönünüzken bazen hırs ve azmi birbirine karıştırabilir ve makyevelist olabiliriz.

Burada ortaya çıkan en önemli unsur DENGE olarak kendini gösteriyor. Her şeyde olduğu gibi kişiliğimizde de aşırılıklardan uzak bir dengeye ihtiyacımızın olduğunu fark ediyoruz. Ve bu dengeyi oluşturacak güç biz de var. Sadece doğru gücü açığa çıkartmasını bilmemiz gerekiyor.

İşte bu noktada bilinçaltının anahtarını elinde tutan hipnoz olaya dâhil oluyor. Ve biz de bu anlamda, yani enneagramla yaptığınız tespitlere hipnoz ile müdahale etme anlamında yapacağımız çalışmaya Hipno-Enneagram diyerek yeni bir yaklaşım sergilemiş oluyoruz.

Mevcut kişilik tiplerine ait bilgiler ışığında zaaflarımızı fark edip, bunun sebeplerine inebiliyor duruma geliyoruz. Anlıyoruz ki bazı ayarların yapılması, bazı anlayışların yeniden çerçevelenmesi, değerlendirilmesi, ondan sonra da bunun bilinçaltına yerleştirilerek kabul görmesi gerekmektedir. Bunu sağlamada en tesirli yöntem olan hipnoz ile çalışma yapmak insanları gerçekten etkiliyor ve değiştiriyor.

Aslında bir anlamda içinizdeki siz ile daha iyi bir irtibata geçme şansını yakalamış oluyorsunuz. Belki de eskilerin “rabıta” dediklerini şimdilerin “trans”ıyla hipnoz sayesinde yakalamış oluyorsunuz.

Herkesin bir kişiliği var. Bir tarzı var. Farklı anlayışları, farklı tepkileri, farklı etkilenmeleri var. Tabi ki farklı savunmaları farklı alışkanlıkları var. Ve hepsi farklı motive olabiliyorlar. Eğer insanlarda farklılıklar varsa onların gelişim reçetelerinin de aynı olmasını beklemek yanlış olur. Nasıl ki hastalık yoktur hasta vardır ve tedavi hastaya göre uygulanmalıdır. İşte öylede insanların gelişim tavsiyeleri de farklıdır.

İnsanları tanımak çok kolay değil. Zira her insan bir alem, bir derya. Onları alıp bir kalıba sokmak mümkün değil. Görünen yüzünden çok, görünmeyen ruh ve gönül dünyasının zenginliklerini yakalamak mümkün olmayabilir. Ancak görünen yönlerini bazı mevcut kalıplarla bulmaya çalışmak ve onu tanımaya bir yol bulmak mümkün olabilir. Yani amaç insanları bir kalıba sokmak değil. Onları mevcut kalıplarla tanımaya çalışıp, tanışıklık sağladıktan sonra onların dünyalarına açılmaktır. Onların zenginliklerinden istifade etmek. Varsa tıkanıklarının çözülmesine yardımcı olmaktır.

Enneagram insanların zamanla olgunlaşan karakter özellikleri üzerinde duruyor. Onları inceliyor ve bilinçaltına inmiş bu özelliklerin sonradan mizaç üzerine bina ettiklerini tespit ediyor. Oradaki güzelliklerle veya olumsuzluklarla ilgileniyor. Hipno-Enneagramla önce kişinin tipini tespit için bir mülakat yaptıktan sonra, yaşadıkları veya yaşıyor oldukları olumsuzluklara bir de Enneagram gözlüğünden bakarak bir değerlendirme yapıyoruz. Ve sonrasında sıkıntılarına hipnoz ile nasıl çözüm bulunabileceğine bakılıp, eğer kendi kendimiz ise kendi kendimize veya bir başkasına ise ona ayarlama yapmış oluyoruz.

Bir insanın güçlü yönlerini, zevklerini, iletişim tarzını bilirseniz muhakkak onunla daha iyi anlaşırsınız. Ayrıca onların zayıf yönlerini, hangi durumlarda strese girip hata yapabileceklerini bilirseniz, hem ona göre tedbir alır, hem de o insana daha kolay yardım edebilirsiniz.

Neticede dışımızdaki beni içimizdeki benle buluşturuyor ve birbirlerinden çok fazla ayrı düşmelerini önlemeye çalışıyoruz. Herkesin kendini tanımaya hakkı var. Çünkü herkes bu dünyaya potansiyel insan olarak geliyor. Mükemmel insan olmak içinse ne yapacağını ve nasıl yapacağını bilemeden ölüp gidiyor. Kendine, hayata ve bu hayatı seninle paylaşan diğerlerine katkıda bulunabilmek için kendini ve diğerlerini tanımaya ihtiyacın var. Unutma…


BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN