NLP EĞİTİMİ

Bilinçaltı Danışmanı, Meta-EFT Kurucusu, Önleyici Rehberlik Uzmanı, Mental Koç.

John Grinder (dilbilimci) ve Richard Bandler’in (matematikçi ve terapist), mükemmelliğin sadece bazı insanlara mahsus olmadığını ve diğer insanlar tarafından da öğrenilerek kullanılabilir olduğunu ortaya koymak çabalarından doğan NLP, insanoğlunun tüm hayatında etkili olabilecek ve bütün meslek dallarında kullanılabilecek bir bilim dalı olarak meydana çıkmıştır. İnsanların inançları, azimleri, iletişimleri, enerjileri, yöntemleri değerlendirilerek mükemmelliğin yolu keşfedilebilir.

Özellikle mükemmelliği yakalamış insanların…Ve bizzat kendimizde bu özelliklerinin işlenmesi ile başarıya giden bir yol bulunabilir. Herkes gibi, resmi kurum ve kuruluşlarda çalışanların da sinir dilinin programlanmasına, zihinlerini rahatlatmaya ve davranışlarına dikkat etmeye mecburdurlar.

Toplum için, toplumun içinde çalışan ve devamlı insanlarla iletişim kurmayı gerektiren meslek mensubu olanlar daha dikkatli ve ölçülü olmak mecburiyetindedirler. Fert olarak sadece kendimizi düşünüp ne önemi var demek çok ciddi bir yanılgı olacaktır. Zira her birimiz insanımıza ve insanlığa hizmet ediyoruz. Özellikle halkımızın bakışı ve değerlendirmesi, yapılan hareket ve söylenen sözleri kişinin temsil ettiği teşkilata mal edilmesi şeklindedir. İster olumlu ister olumsuz olsun.

nlp

Bu bağlamda ele aldığımızda NLP, uzak kalamayacağımız ve bizzat ilgilenmemiz gereken bir bilim dalı diye düşünüyorum. Kendimizi böyle bir konuda ilgili hale getirmek için mevkiimizin bir önemi yoktur. İster resmi, ister sivil, ister rütbeli, ister rütbesiz; ve hatta ister çaycı, kapıcı olsun fark etmez, değişmek ve gelişmek, mükemmelliğe ulaşmak herkesin ihtiyacıdır.

Değiştirmek için değişmek, değişmek için peşin hükümlerin bırakılması gerektiğine inanıyorum. Ön yargı konusunu daha ilerde ele alacağım. İnsan yapı olarak da mükemmelliği arzular. “Benim için önemli değil.” “Benim için fark etmez, olsa da olur, olmasa da” diyen insanlar gerçekçi değillerdir. Eğer ön yargısız, kendilerini, kendi benliklerini dinlerlerse bunu daha iyi fark edebileceklerdir.

Madem ki böyle bir arzu insanlarda mevcut, o halde bunu bir sistem dahilinde ele almak lazımdır. Gerçeklerin Algılanması Evrensel doğru, hakikat tekdir. Yani dünya yuvarlaktır. Alternatifi yoktur veya herkese göre dünya şekil almaz. Ancak bazı doğrular veya gerçekler herkes tarafından farklı farklı algılanabilir. Zaten herkes aynı şekilde düşünse ilerleme ve gelişme mümkün olmaz. Muhakkak farklı düşünceler olacaktır.

Gerçekler ancak fikirlerin çatışması ile açığa çıkacaktır. Burada önemli olan nokta insanların bu farklılığa tahammülle yaklaşabilmeleridir. Ayrıca kabullenebilmeleridir. Yani herkes sizin gibi düşünmek ve sizin gibi davranmak zorunda değildir. Bu onlardan uzaklaşma sebebi olmamalıdır. Bilakis anlamaya ve yararlanmaya çalışmalıdır. Zira iki kişi aynı düşünceyi paylaşıyorlarsa biri fazladır. Farklı düşünebilmeli ki katkı sağlasın. Ayakkabı üreticisi firma, pazar araştırmaları için bir elemanı, çağın nimetlerinden mahrum, geri kalmış bir bölgeye göndermiş.

Burada herkes yarı çıplak ve hiç ayakkabı giymiyormuş. Eleman bölgeyi inceleyip raporunu hazırlamış; “Burada ayakkabı kullanan yok. Burada ayakkabı satamayız” Aynı şirket kısa bir süre sonra başka bir elamanını aynı bölgeye gönderir. Yeni eleman incelemesini yaparak raporunu hazırlar; “Bu bölgede müthiş bir potansiyel var. Hiç kimse ayakkabı kullanmıyor. Buraya derhal 40.000 çift ayakkabı gönderin!” ( Genç Beyin, Sayı:3 Haziran 2002) Algılamadaki farklılık ve farklı bakış açısı şirkete çok şey kazandırmış oldu. Algılamada etken olan bazı unsurların varlığı unutulmamalı.

Yani İnsanın yapısı, düşünce tarzı, inançları, o anki içinde bulunduğu fiziksel ve ruhsal durumu, yetişme tarzı, kültürü, anlayışı, insanların algılama yeteneğine etki eder. Dolayısı ile aynı konuyu farklı anlayan, yorumlayan insanlarla her zaman karşılaşmak mümkündür. Hatta aynı insan başka bir zaman daha farklı bile algılayabilir. İçinde bulunduğu durumun değişmesi ile farklılık oluşabilir. Tesirinde bulunduğu duygular önemlidir.

Eğer bir konuyu yanınızda bulunan yanlış veya farklı anlamışsa bunu kabullenin. Öyle anlamasının altında yatan ve o kişinin elinde olmayan sebeplerin var olabileceğini düşünün. Böylece tahammül gücünüz artar. Ayrıca insanlarla daha iyi iletişim kurma şansınız olur. Bu iletişim size başarının yolunu açacaktır. Zira insanlarla olan bu bağınız, iletişiminiz, onların fikirlerinden istifade etmeyi ve başarılarının sırlarını öğrenmeyi sağlayacaktır. Çoğu zaman biz de böyle bir kısıtlamanın esiri olabiliriz. Bizi kısıtlayan da o an içinde bulunduğumuz duygusal durum ve bir takım özelliklerimiz olabilir. Dolayısı ile mutlak gerçekten bahsetme imkanı bulamayabiliriz. Kendi gerçeklerimizi mutlak gibi görme gafletine düşmeyelim.

Bu durumda genelleme yapmadan ve hep işin “bencesi” ni ortaya koymakta fayda vardır. Bir grup insana bir kelime verseniz ve onlardan bu kelimenin kendilerinde çağrıştırdığı kelimeyi ve şekli yazıp veya çizip vermelerini isteseniz, acaba herkes aynı şeyleri mi yazar? Bence hayır. İşte bu, algılamanın farkını veya kişinin etkilendiği durum veya durumların farkını basitçe ortaya koyacaktır. İşte burada insanların gerçekleri algılamasının farkı anlaşılarak, o insanın gerçekleri algılama sahasına girerek, onun bu sahası kopyalanabilirse veya aynalanabilirse iletişim mükemmel olacaktır.

Artık onları ikna etmek , yönlendirmek çocuk oyuncağı olur. Alternatifli Yaklaşım Tek bir seçeneği olan insanlar önlerine engel çıktığı an zaten teslim olmaya hazırdırlar. Hemen vazgeçerler. Başarmaya azmi olan ve muhakkak başaracağım diyenlerin birden fazla seçenekleri vardır. Bir hapishaneden kaçmak için tek bir tünel kazan mahkumlar, mahkum kalmaya mahkumdurlar. Eğer birden fazla tünel kazıyorsanız, bazıları fark edilse bile, bir tanesini fark ettirmeden bitirme şansınız olabilir. Hem seçenek olarak hem de bakış açısı olarak çeşitli olmaya gayret etmeliyiz.

Ufkumuzu geniş ve açık tutmalı, alternatif geliştirebilmeliyiz. NLP’ nin “Başarısızlık yok, sadece sonuçlar var.” ilkesinin temelinde de bu yatıyor. Eğer yeni alternatifleriniz varsa, her başarısızlık size bir ders ve basamak olacaktır. Ama eğer alternatif üretemiyorsanız, karşılaştığınız başarısızlık öylece kalacak ve yeni bir hamle olmadığı içinde gerçekten başarısız olacaksınız. Davranış tarzımızı, düşünce yaklaşımımızı zenginleştirmeli ve hedefe bir tek yolun varabileceği saplantısından kurtulmalıyız. Önyargıyı Terk Edin Peşin hükümlü olmak ve insanları dinlemeden, olayları anlamadan yargılamak.. Ne kadar bağnaz ve demode bir davranış… Yenilik ve gelişimden bahsedenlerin ayaklarına dolaşabilecek en büyük engellerden biri.

Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğuna hamile kaldığının ertesi günü bir kaza sonucu ölen bir kadın tek başına yaşıyormuş. Hamile kadın, dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği, kendisine arkadaş olması için, evine alıp beslemeye başlamış. İkisi de çok iyi anlaşmışlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz olmuş. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşmış. Birkaç ay sonra kadın çocuğunu doğurur.

Artık tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve hem yavrusuna hem de gelinciğe bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde, gelincikle yalnız bırakmak zorunda kalır. Bir zaman geçer ve anne eve gelir. Gelincik hemen onu karşılamaya çıkar. Gelinciğin ağzı burnu kan içindedir. Anne “Eyvah yavrumu yemiş” diyerek çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve hayvanı oracıkta öldürür. O sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne belki yardım ederim yavruma düşüncesiyle odaya koşar. Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeğini görür ve rahatlar. Bir de bakar ki, beşiğin yanında parçalanmış bir yılan vardır. Gelincik bebeği yılandan korumuş ama kendini “ön yargıdan” koruyamamıştır. Karşımızdaki insanları dinlemeden hareket etmemeliyiz. Peki dinlemek yeterli midir? Hayır. Onları anlamak için dinlemek ve peşin fikirle hareket etmeden dinlemek gerekir. Karşımızdaki konuşurken eğer biz ona ne diyeceğimizi, nasıl cevap vereceğimizi düşünüyorsak, işte bu peşin hareket etmektir.

Zira anlamak için uğraşmıyor, konuşmak için sıra bekliyoruz demektir. Daha önceden, şahıslar hakkında başka ağızlardan duyduklarımızın etkisi ile karar vermek veya o durumların etkisi ile onlara yaklaşmak ve dinlemek, bizi tarafsız ve ön yargısız yapmaz. Ne duyarsak duyalım bizzat şahsı görmeli, onunla konuşmalı, fikirlerini ve diğer yargılarını öğrenmeye çalışmalı, geldiği ortamı, kültürünü değerlendirmeli, ondan sonra karar vermeliyiz. Hiç kimse kendisine ait kişisel bilgilerin başkalarının ağzından verilmesinden hoşlanmaz. Ve hiç kimse hiçbir zaman tarafsız hareket edemez. Ben şahsen objektifliğe fazla inanmayan birisiyim. Yani hiçbir etkide kalmadan tarafsız bir değerlendirme… Bana zor geliyor. Dolayısı ile kişileri kendisinin ifadeleriyle tanımak ve kendi gözlemlerimizle hareket etmek önemlidir. Yaşadığımız olaylar için de, değerlendirme yaparken hemen ilk gördüğümüze göre hüküm vermemek, evveliyatına, doğuşuna bakmak zannediyorum daha az hata yapmamızı sağlar. Bir insanın öfkesini direk algılamak, bizi o insandan koparabilir.

Araştırsak belki daha önce yaşadığı bir olaydan etkilenerek o şekilde bir davranış sergilediğini göreceğiz. Ona özür dileme fırsatı verebilmeliyiz. Bu, problemi daha kolay çözmemize yardım eder ve bir arkadaş kaybettirmez. Metroya yanında üç çocuğu ile bir adam biner. Adam iki büklüm olmuş, yürümeye mecali yok, saçı sakalı bir birine karışmış bir halde gelir ve bir koltuğa adeta yığılır. Çocuklar etrafta gürültüyle dolaşmaya, koşuşturmaya, birbirleriyle şakalaşmaya başlarlar. Baba gayet ilgisizdir. Çocuklar bir o yolcuya, bir diğerine çarparak oynarlar. Derken okuduğu gazeteye çarpılmasına kızan bir adam kalkar ve sinirli sinirli adamın yanına gelir ve “Beyefendi bu çocuklar sizin mi?” diye sorar. Adam “Evet, sizi rahatsız mı ettiler?” der. Kızgın adam “Niye bakmıyorsunuz, niye ilgilenmiyorsunuz, tüm yolcuları rahatsız ediyorlar.” diye bağırır. Adam “Kusura bakmayın, hastaneden geliyoruz. Anneleri öldü. Onlara henüz söyleyemedim. Ben de birkaç gündür yorgun ve uykusuzum.” der. Diğer yolcu tavrından dolayı pişman olur ve özür dileyerek ayrılır.

Olaydan veya sözlerden iyice emin olmadan kesinlikle hareket etmemeliyiz. Dünyamızın bir kayıplar dünyası olması bizi çok sıkar. Devamlı kazanma kuşağında hareket etmek, güç ve huzur verir. Tabi ki bu bedava bir kazanç olmayacaktır. Aynalamak Bir aynanın karşısına geçtiğinizde ne görürsünüz? Tabi ki kendinizi. Çoğu insan kendini aynada görmekten hoşlanır. Bazıları zamanlarının çoğunu ayna başında geçirir. Aynada kendini görmekten bu kadar hoşlanan bir insan kendisi gibi hareket eden, konuşan, nefes alan bir insandan hoşlanmaz mı? Tabi ki hoşlanır.

Bir yakınlık duyar. Hatta kendini o insanın hareketlerine kaptırabilir. Eğer sizde bir insanla diyalog kurmak istiyorsanız onu aynalayabilirsiniz. Yani onun karşısına geçip, onun gibi oturur, elinizi kolunuzu onun gibi hareket ettirirseniz, onun gibi nefes alıp verir ve onun konuştuğu hız ve tonla konuşursanız, bu tavrınız onda bir yakınlık doğuracaktır. Ancak bu aynalama işini alaycı bir tavırla yapmamalı, özellikle sakatlığı bulunan insanların sakatlıklarını taklit ederek yapmamalıyız. Aksi halde ters teper. Evde eşinizle kavga ettiğinizde, onun kızgınlığının önüne geçmek veya havayı yumuşatmak için kullanabiliriz. Eşinizi aynalamaya başlayabilirsiniz. Sadece Ders Alın NLP’nin “Başarısızlık yok, sadece sonuçlar var.” söylemini ben de “Sadece ders alın” diye ifade etmek istedim. Yaşadığımız olumlu veya olumsuz her türlü olayı, ya bir daha hata yapmamak için ya da bir dahaki sefere daha mükemmel yapmak için bir ders kabul etmek lazımdır. Etrafınızda meydana gelen her olaya, bizzat müdahil olalım veya olmayalım ders nazarı ile bakmak başarı basamaklarını emin adımlarla tırmanmayı sağlayacaktır.

Eğer karşılaştığımız başarısızlıklar veya olumsuzluklar bizi hemen yıldırır ve hedefimize ulaşmak için gayret göstermekten vazgeçirirse, hep başarısız olmaya ve kaybetmeye mahkum oluruz. Öncelikle hedefimizi iyi belirlemeli ve hedefimize inanmalıyız. Eğer inanamıyorsak, yani doğruluğunu biliyor ama tam bir inanç oluşturamamışsak, inanç bölümünde bahsettiğimiz yollarla inanç oluşturmalı ve hedefimize kilitlenmeliyiz.

Daha sonra ulaşmak için belirlediğimiz ve uyguladığımız yöntemler bizi başarısız yaparsa, hemen bir başka yöntem denemeli ve vazgeçmemeliyiz. Hep ders almalı, Hep ders almalıyız.

BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN